28 Kasım 2013 Perşembe

geçti mi?


Bana şöyle biyer verin, 
Yanıma da bir kedi. 
Ve sevdiğim kocaman gülüşlü adamı,
 Bir de dumanı üstünde çay;
 İstemem gayrısını, senin olsun dünya.



24 Kasım 2013 Pazar

ütopya


Bi de imkan olsa, sınırlar açılsa Avrupadakiler rüyalarını süsleyen esmer ırka, Türkler de hülyalarının prensleri olan sarışın ırka kavuşsa, bitse bu zulüm, bitse siyahın siyaha, sarışının sarışına üstünlüğü... 
Bütün dünya buna inansa, bir inansa hayat bayram olsa...

10 Kasım 2013 Pazar

kimsesizlik başka bişey-3


    Annenin gözü yaşlı,isyan halinde. Kabarmış tüylerinin altına almış yavrusunu, savunmaya geçmiş tilkiye karşı. Ancak karşısındakinin de en az kanatları altındaki çocuğu kadar masum, o kadar da suçlu olduğunu göremiyor. Duygusal yaklaşıyorlar olaya çok doğal olarak. Bunda abes hiç bir taraf yok diye düşünüyorum. 

   Yazı ile sordum kuruma, ne oldu bu çocuğun akıbeti, dedim. Şubat ayında dünyaya gelmiş, acilen devlet koruması altında bir kuruma kaydı yapılmış. Mahkeme kararıyla hemen koruyucu bir aile yanına verilmiş. Ancak henüz bir yılı doldurmadığı için evlatlık işlemleri tamamlanmamış. İki kişinin beş on dakikalık zevk uğruna yediği nanenin ceremesini çekmemeliydi o günahsız. Ama neylersin ki hayat bazılarımıza daha acımasız davranıyor. Gerçi insanoğlu her zaman aceleci ve kötümserdir. Belki şer düşündüğümüz şeylerde hayır vardır bilemiyorum.  Belki kendi ailesinde olsaydı daha kötü sonuçlar ortaya çıkacaktı. Ama en azından o sıcak bir yuva bulabildi. Ya bulamasaydı? Ya o yurt köşelerinde, yağmurun ve soğuğun cama vurduğu zamanlarda bir ailenin ne demek olduğunu bilemeyen diğer tüm kimsesizler gibi olsaydı...? Muhtemelen çocuğu olmayan aile onu daha çok sevecek. Daha çok sahiplenecek. Ama çocuk ilerde bir şekilde bunu öğrenirse, nasıl hissedecek tahmin edebiliyorum. Kıymıklı taraf ona hep batacak. İstenmediğinin, bir kenara atılıp öz ailesinden uzakta yaşamanın, tüm imkanlara sahip olsan da, seni çok seven birileri olsa da bunun yerini doldurulamayacağının o ince sızısını hep hissedecek derinlerde bir yerlerde. Annesi birini bulur, evlenir gider; babası da hapisten çıkar birini bulur. Olan bu çocuğa olur. 

   Kendimizinkini  neyse de, başkalarının günahının kefaretini bir diğeri ödememeli. Herkes kendi suçunun cezasını çekmeli, her koyun kendi bacağından asılmalı. Veya öyle olmalıydı, ama olmadı. Ve şöyle bitmeliydi her şiirin sonu:

   Bir gün kızsan bana,
   Alsan başını,
   Yüz bin  yıllık yere gitsen,
   Dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?
                                                                                                        Rumî