30 Nisan 2012 Pazartesi

saç-malanmaz taranır

  Bir arkadaşım(eski adı kamer idi ama şimdi ne oldu bilemeyeceğim:P) facebooktan paylaşmış bunu. Beni yıllar yıllar öncesine aldı götürdü resmen:

  Bu çocuktan biraz daha halliceyim, belki 6 belki 7 yaşım. Saçlarımı kestirmek için berbere gideceğim. Babam: "Saçlarını 3 numaraya tuttur, güzel olur öyle." dedi. Adam haklı tabi, bıkmış benim saçıma para vermekten:) Ben de Fırat gibi "Güzel olur ki bu!" diye diye gidiyorum. Berber eline makineyi bir aldı, alttan girdi, üstten çıktı. Kırkılmış koyun gibin bişey oldum ben. Yüzümde aynen şu çocuğun ifadesi: "Bokum gibi oldu işte!" diyerek gerisin geri eve geldim. Ama evde ne ağladım ne ağladım. Sonraki günlerde kafamda hep şapkayla dolaştım ta ki saçlarım uzayana dek.

  Çocukluk işte! Kökü sende olduktan sonra yine uzar ama bilemiyorsun. Hem kısa saç bazı erkeklere çok da yakışır. Ben onlardan değilim maalesef. Hafif kepçemsi kulaklarımdan mı yoksa saç yapımdan mı sonracığıma kafamın içi bilgi yüklü olmasından öhöhööö bilemedim yani yakışmaz fazla velhasıl:P

28 Nisan 2012 Cumartesi

duz taşı gibi olmak


  "Duz(tuz) daşı gibi olmak" diye bir deyim var bizim köyde. Zayıf bir kimsenin zaman içerisinde kilo alması, kendini besiye çekmesi, semirmesi, kısacası daha yaygın bir deyimle "bıldırcın gibi" olmasını ifade ediyor.  Çok yakın olmayan bir köyde aynı deyim kullanılıyormuş, bir farkla ki hayvanlar için.:) Ama durumun tuz taşı ile ilgisini kuramadım ben. Halkın bilip de benim bilmediğim ne var acaba?:)

26 Nisan 2012 Perşembe

anlat

 
     İstiklal'de yürüyorum, kuru bir kalabalık. Hava sıcak, hararetle beklenen sıcak tüm hararetiyle tepemizde. Anlat sıcak mı oralar?

     Bak, sokak sanatçılarını dinliyorum şimdi de! Güzel çalıyorlar.Reklam da yapıyorlar, konserleri varmış, cd satıyorlar.Hele kız! Kendinden geçiyor söylerken; hissediyor. Anlat eğlenceli mi oralar?

   Duvarda bir yazı, boylu boyunca değil, köşede ufacık: "Deniz misin, liman mı?" Deniz gibi engin,deniz gibi bilinmez, deniz gibi korkutucu ama güzel...Liman gibi güvenli, liman gibi  denize karşı dimdik... Anlat sen hangisisin?

20 Nisan 2012 Cuma

şşşşş!


   Ve hala konuşuyor, arayıp soruyorsam umudum vardır.
    Ama susmuşsam artık yapacak çok bişey kalmamıştır.
Şimdi susmak zamanı...

    
   

16 Nisan 2012 Pazartesi

leyleğin ben...

  Uçarken gördüğüm leyleği bulursam ta gözünün ortasından vuracağım. İnsan bir hafta içerisinde Kayseri, Nevşehir sonra Balıkesir yapıp Malatya'ya gitmenin eşiğinden döner mi yahu! Benimki de bünye! Tamam uçacaksın anladık da aralıklı zamanlarla uç. Bir haftadır yollar çarptı beni. Dinlenmeye ihtiyacım var.

  Burdan da Malatya seferini iptal eden ve yolcularını haberdar etmeyerek sabahın beşinde yollara düşüren THY yetkililerine de en samimi, en içten sevgi sözcüklerimi(!) yolluyorum efenim! Yavşak herifler, madem iptal ediyorsunuz haber verin hadi onu geçtim, bir yetkili çıksın desin ki: "Böyle böyle.Şu sebepten iptal ettik." Hava desem değil, yani lodos var ama o kadar etkili değil.Hayır satış görevlisi kızceğizlere yazık. Herkes onlara çemkiriyor haklı olarak. Hiç bir zaman yetkili bir  muhatap bulamazsın zaten.Şimdi işin yoksa başka bi sabah  yeniden kalk yeniden yollara düş. Pöffff!:(

7 Nisan 2012 Cumartesi

Geri dönme, gitme de...


   Ne olur geri dönme! Dönersen yıkılabilir tüm gittiğinde verdiğim sözler kendime. Dağılabilir tüm sulu boya rengi  hülyalarım. Kırılıp dökülebilir tüm içimin sırça köşkleri. Ama yok sen dinleme beni. Ne kadar kızsam da aldırma, dön geri yine.Dön, yık, kır...

  Ne olur geri dönme! Hiç tanımamışlığım içinde kal yine öylece. Tanırsam belki daha çok sevebilirim seni. Tanrı'dan göndermesi için her daim dua ettiğim bir çift mavi gözün kuyusunda kaybolabilirim. Güzel elleri olan erkeklerden hoşlanırım ben ve o ellerin sıcaklığında kim bilir hangi çizgi içinde okuyabilirim tüm yanlışlarımı, bir tek doğrunun peşinde koşarken yaptığım. Ama yok sen dinleme beni. Ne kadar kızsam da aldırma, dön geri yine. Dön, sevdir, kaybet...

  Ne olur geri dönme! Tüm olumsuzluklara rağmen açarsan içimi ve açarsam yüreğimi tüm kötülüğüne rağmen, sen de buna rağmen kabul edip de çeker gidersen bir gün, gitme! Ne kadar üzülsem de aldırma, dön geri yine. Dön, kabul et, gitme...

  Ne olur geri dönme! Ama gitme de...

4 Nisan 2012 Çarşamba

sev geliştir

    Bir kaç gün öncesinde Denizli'nin Çivril adliyesini aradım. Aramızda şöylece bir konuşma geçti efenim:
  - Merhabalar. Ben İstanbul'dan X bürosundan  Stajyer Avukat Kaytan Bıyık. Y numaralı dosyanın duruşma gününü  öğrenecektim.

  -Bi saniye avukat bey! (Bu arada UYAP denilen ve sürekli kilitlenip duran, işleri aksatan, iğrenç bi sistem var ondan bakacak.) deyip o muheteşem dengizli şivesiylen beni benden aldı:

  -Ne istemiştingiz, neyi sorupdurusunguz hu dosyada?

    Hayır telefonda olduğum için gülemiyorum da...Sonuçta ciddi de bir iş ama napayım elimde değil. İki-üç ay olmuş Ege ağzı duymayalı, nasıl özlemişim. Hem komik  hem özlem doluydu benim için sevgili okuyucu. Bazen bir kelime çok şey ifade edebilir. Dengizliyi sevin, sevdirin, dengizlice konuşanı ve konuşulmasını destekleyin. Unutma bu söylediklerimi sevgili okuyucu. Günlüğüne ve dahi kalbinin en derinine yaz bunu:)

Not: Bu yazı sevgili Ev oğlanı'na atfedilmiştir:)

1 Nisan 2012 Pazar

ömür dediğin


   Çocukken hayal meyal hatırladığım şeylerden birisi:
 Uçak geçtiği ve çok gürültü yaptığı zaman göbeğimi duvara dayardım. 
Hayır, bi de neden göbekse...
Çok komik biliyorum ama sanırım korkuyla başa çıkabilmemin bir yoluydu bu.
Psikoloji bilimi haklı beyler!
Her ne var ise alemde
Çocukluk imiş ancak.