30 Ekim 2012 Salı

hasrediye

sarı bir sarmaşık düşer, 
yıkık dökük güneşli gönlüme.
dışarda kar, içimde bahar.
neyleyim, aklımda yar!
açsam kollarımı ta haşre kadar,
tüner mi baykuşlar evime?
yoksa gelir mi sevgili tenime?

8 Ekim 2012 Pazartesi

varlığı bir dert yokluğu yara...

  "Param seni vereyim de rezil olayım yoksa vermeyeyim de mi rezil olayım? Hadi vermeyeyim de rezil olayım." demiş eskiler. Ne de güzel demişler. Kimi insanlar var sanki senle beraber oturup ter dökmüş gibi, senden bi ihtiyacını karşılamak için "ÖDÜNÇ" para alıyor ve sonrasında o paranın üzerine yatıyor veyahut belirttiği günde ödemiyor. Üstüne üstelik paranızı istediğinizde pişkin pişkin "Paranı yemedik ödeyeceğiz. Patlamadın ya!" gibi saçma sapalak tartışmalara girip küsüyor. Bu da demek oluyor ki hem bir arkadaştan oldunuz hem de paranızdan. 

   Bir de bunların paranızı isteyeceksiniz diye yüz yüze gelmeyenleri vardır, devamlı kaçarlar. Bunlar yine daha az yüzsüz olan tayfasıdır. Bir nebze de olsa utandıkları, karşınıza çıkamadıkları için kaçmaktadırlar. Tam yüzsüz olanları ise tamamen unutmuş gibi yapıp o taraftan hiç kapak kaldırmayanlardır. Aslında unutmamışlar, sadece "Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmaz." kuralının yaşayan birer canlı örneği gibi  iade etme gibi bir niyetleri asla olmamıştır. Evet, insanlık halidir unutabilir; ama nedense hatırlatıldığında borcu olmadığını söyleyip kendilerini hırsız yerine koyduğumuzu düşündüklerini söyleyip yollarını ayırırlar. Yine bir arkadaştan ve paranızdan olmuş oldunuz demektir.

   Siz siz olun iyice tanımadan etmeden ve özellikle ilk defa verecekseniz yüklü meblağları vermeyin. Hatta bana kalırsa hiç vermeyin. Nasıl olsa siz parayı verseniz de vermeseniz de darılacak, en iyisi siz vermeyin de darılsın. Hiç olmazsa paranız sizde kalmış olur.

   Not: Benim hiç vermediğimi düşünerek bu yazıyı yazdığımı sanmayın. Aksine daha önceden verdiğim ve dilim yandığı için yazıyorum. Sizin de yanmasın diye... Yoksa verip vermemek size kalmış.

6 Ekim 2012 Cumartesi

let the travel begin:)

-  Şundaki azmin kırkta biri bende olsaydı dünyayı yerinden oynatırdım.:)

-  Maliye Bakanı imzayı atmış artık. 19 Ekim'e kadar belgeleri teslim etmemiz gerekiyormuş. Belgelerin büyük kısmını toparladım. Bu önümüzdeki hafta içinde Ankara'ya elden götüreceğim. Umarım bundan sonraki aşama beş ay sürmez. Bi de nereye gitsem,"-Nereye atandın? -X'e. - Aaaa, süper bi yer orası hem hayırlısıyla güzel bi kız bulursun ordan, iyi oranın kızları!" deyip duruyorlar.Kafayı yiyeceğim.:)

-  7 yıl aradan sonra, istenenler arasında liseyi dört yıl okuduğuma dair belge istedikleri için liseme tekrar uğradım. Önünden sürekli geçiyordum ama şehir dışında olduğu için özellikle durup girmemiştim içine. Ağaçları yeni dikmişlerdi bizim dönemimizde, şimdi hepsi kocaman olmuş. Sınıfımın önünden geçtim, ders vardı içeri girip oturamadım tahta sıralara. Lisemi çok severdim. Pek bişey değişmemiş, yerli yerinde her şey. Hâlâ tanıdık hocalar vardı ve hepsi inanılmaz mutlu oldular beni gördüklerine. "Şimdi nerelerdesin, ne yapıyorsun?" diye sordular. Eskileri görmek, onlarla sohbet etmek iyi güzeldi ama içim de buruktu hani.

-  Ankara'dan sonra Eskişehir, ordan da İstanbul'a Umayıncığımı görmeye gideceğim. Malum bir buçuk aydır ayrıyız, hasret giderelim. Çok özledim onu.Eskişehir'i daha önce gezmiştim ve heykellerini beğenmiştim, bi de Odunpazarı evlerini çok sevmiştim.Başka tavsiyesi olan?

-  Bilmem gerçekleştirebilir miyiz ama vizesiz Balkan ülkeleri turu yapalım diyoruz bi arkadaşla. "Bende para yok, bana sponsor olursan neden olmasın." dedim. Çünkü o ısrar etti: "Gidelim illa, işe başlayınca gidemeyiz", dedi.Ucuz ve güvenilir bir tur bilen varsa bu konuda tavsiyelerinizi severek kabul edebilirim.:)
 Kendinize iyi davranın gençlik! 
Görüşmek isteyen olursa ya ben gitmeden ulaşsın
 ya da sonsuza kadar sussun:P

3 Ekim 2012 Çarşamba

Bedava Yeni Türkü baldan tatlıdır.

  
  Bu yaz Zeytinli'ye o kemikleşmiş sesi ile gönüllerimizde taht kurmanın çok ötesine geçmiş olan Yeni Türkü geldi. Doğru düzgün reklam yapılmamış olmasına rağmen Akçay'a yüzmeye gittiğimiz bir günde şans eseri gördük. Kaçırır mıyız? Tabi ki hayır. Hem Yeni Türkü hem bedava, Şam'ın kayısısı.

  Gün geldi çattı. Biz Zeytinli'ye gittik ama konser alanını zor bulduk. Hatta neredeyse yanlışlıkla bir düğüne giriyorduk. Arkalarda bir yerde, ayakta konseri dinlemeye başladık. Allah'ım bu nedir!? Dinlemeye çekirdekle, mısırla gelenlerin yaş ortalaması  +70... Dolayısıyla hoplayalım, zıplayalım, eşlik edelim, ıslık öttürelim; efenime söyleyim alkışlayalım; yok. Bir horultular eksik. Yer güzel, Ege akşamları atmosferi, serince bir meltem, şarkılar güzel, adam güzel ama ortamda ruh yok. Neyse ki biz gitmişiz de şarkılara eşlik ettik, alkışladık. Bizim olduğumuz tarafın önlerinde dans edenler filan oldu da  Derya Abimiz  fark etti, bize iltifat etti.:)

  Benim en sevdiğim şarkılarını söyledi: bir "Destina", bir "Seni Bana Sımsıkı Sarılı Görenler Olmuş", bir "Başka Türlü Bir Şey", eline ilk flüt alan nadide genç bedenlerin muhakkak çaldığı bir "Bana Bir Masal Anlat Baba" dinlemeden şu garip dünyadan göçersem gözüm açık giderdi.   Şimdi sırada tabi ki Sezen Aksu var. Onun konserini beleşe getirmek biraz zor gibi görünüyor ama avını takip eden aslan misali izlemedeyim. Olmadı basacağız parayı gideceğiz, Sezen Abla'ya feda olsun n'apalım! Onun dışında gitmek istediğim çok sanatçı var ama özellikle bu ikisi "to do list" kapsamındaki aksiyonlardan. Gittim, gördüm, dinledim, oradaydım gençler!:)