29 Haziran 2013 Cumartesi

söz

   Bir göl kenarında tanıştık onunla. Evet evet şu yukarıdaki ufacık, dünya tatlısı gri gözlü çocukla. Aslında göz rengini çok kestiremedim ama güzel olduklarına şüphe yok. Ufacık elleri olsa da kocaman bir kalbi var. Limon'u zor zaptediyor, hatta ben yardım ediyorum, malum Limon durduğu yerde durmuyor. Ama gözlerinin rengini kestiremediğim bu çocuk derinden bakıyor. Dişleri çürümüş, her çocuk gibi şekerlemeleri seviyor belli. Dünyanın daha iyi bir yer olduğunu düşündüğün zamanlarda tek derdin zaten bir kaç kuruşluk şekerleme değil midir? 

   Limon'u sevmeye geliyor ablası ile birlikte. Tek başına gelmeye utanıyormuş. Başta sevmeye korkuyor da. Ama sonra alışıyor. Arkadaş oluyoruz. Bana masallar anlatıyor. Ben bir zamanlar çok iyi bildiğim ama zaman geçtikçe çocuk yanımla tozlandırdığım kırık dökük bir masal anlatıyorum. O ise aklına ne gelirse masal diye anlatıyor. Kocaman bir dünyanın içinde. Alice harikalar diyarı halt etmiş. "Tek başıma gidebilirim ki ben çoooook uzaklara." diyor. Ben olumsuz yaklaşıyorum. Ailesinin yanından ayrılmaması gerektiğini yoksa o masalda anlattığı kocaman kurdun kendisinin karşısına çıkabileceğini... 

   Geri dönüyoruz. Geniş bir düzlükte, yanar sıcakta özgürce salıyorum Limon'u. Ben önden, Limon arkadan, daha arkadan Berke ile koşturuyoruz. Özgürlüğü hissediyorum. Filmlerdeki gibi ağır çekimde hayal ediyorum hayatı. Ne ara bu kadar tozlanmışım! Silkeleniyorum yüzyıllık uykumdan, kendime geliyorum. Gökyüzüne bakıyorum. Bulutlar her zamankinden daha bembeyaz. Gökyüzü her zamanki mavisinden daha mavi. İyileşiyorum ya böyle zamanlarda. İnsan yanımı hissediyorum. Hala bir çocuk doğuyorsa Tanrı insanlıktan umudunu kesmemiştir diyorum. Tanrı'yı yeniden keşfediyormuşum gibi yürekten inanıyorum buna. 

   Annem ve nenem gelecekler yarın. "Var mı istediğin bişeyler?" diye soruyor. Kabak çiçeği dolması yiyemedim bu yıl. Nasıl özledim tadını ve kokusunu. "Kabak çiçeği bulabilirseniz getirin." dedim. "Sorduk oğlum ama bulamadık, bilmiyoruz ki kim satıyor. Olmadı komşunun tarlasına gider miyiz baban götürür mü bilmem." dedi. O çiçek buraya gelir eminim.  Ne yapar eder, iki eli kanda da olsa babamı o tarlaya götürür ve kabak çiçeklerini toplar. Ah bazen dünya ne hoş görünüyor gözüme!

   Hayat bazen çok pastel renkleriyle görünüyor gözüme, özellikle şu günlerde. Uzaktaki sevgilimin ne zaman geleceği belli olmasa da, hatta gelip gelmeyeceği, seviyorum bu adamı. Umarım uzun soluklu olur diyorum. Umudum var, hem de çok umudum var bu sefer. 

   Dedim ya pastel renkler şu sıra etrafımda diye. Sadece o da değil. Bugün yeni aldığım evimdeki komşularla tanıştım. Hepsi o kadar şirin insanlar ki, lojmandakiler gibi soğuk değil. Devlet çalışanları neden böyle olmak zorundaysalar! Kapımı bir kez çalan olmadı lojmanda. Ama yeni evimde daha şimdiden mahalleden bir sürü tanıdığım oldu ve hepsi de sıcak insanlar. Umarım hep böyle iyi gider. Tek üzüldüğüm şey yeni evimde denizi göremeyecek oluşum. Lojmanda güzel bir deniz manzaram vardı. Ama yeni evimde yok. Olsun napalım! Sevdiceğim gelirse deniz yakın yürür denize gideriz Limon'u da alır...

   Kendime emrediyorum bundan sonra mutlu olacağım, ve her şey güzel olacak. Berke'yi seveceğim, Limon'u seveceğim, Gökyüzünü seveceğim, Bulutları seveceğim, Sevdiceğimi seveceğim, söz kendimi de sevmeye çalışacağım, hatta seveceğim. 

4 yorum:

Gay Panda dedi ki...

son söz herşeyi bitirir yavrum ;) kendini sev!

karakedi dedi ki...

olaylar olaylar olaylaaaar?

Ogaybende dedi ki...

kaytancım senin kulaklarını çınlattım biraz miss maria ile :) bir gün misafirin de oluruz kimbilir :)

ah bi deli olsam dedi ki...

@gay panda: seviyom ben yaa :P
@karakedi: olaylar derken :)
@OGB:çınlat anacım ne olacak ben de diyorum kim kayıp duruyor şu sıra :P valla gelene kapım her daim açık ayıpsın :)