28 Kasım 2012 Çarşamba

"katip ahvalimi şah’a böyle yaz"*


  Her şey  6 Temmuz'da Maliye Bakanlığı'na atanan 157 avukatın büyük umutlarıyla başlamıştı. Ama kimse bunun bir umutsuzluğa dönüşeceğini tahmin dahi edememişti. Atandıktan sonra günleri günler, haftaları haftalar, daha sonra da ayları aylar kovalamaya başlamıştı. Maliye Bakanı M. Şimşek'in önüne atama ve yerleşme evrakları çoktan gelmiş olmasına rağmen -hazinedeki paraları saymanın çok zor olmasından mı, havaların henüz çok sıcak olmasından mütevellit sahillerde  güneşlenen Bakan'ın önce girince soğuk alışınca ılık olan sulardan mı yoksa Sweet November'ı Kasımda Aşk Başkadır diye çeviren o hain aymazın işgüzarlığından mı- neden 3 ay imzalamadığını kimse bilmiyordu. Üstelik bu yönde atanan kimselerden defalarca Şimşek'in adeta kör gözüne parmak hesabı tweet ve mail almasına karşılık "Gözlüklerim kolormatikli bile değil." şeklinde bir sebep bile  gösterilmemesi bütün sinirleri germişti. Halbuki Bakan haklıydı. Sırtındaki güneş kremi bile kurumadan kalkıp da işlemleri hızlandırması ile, Türkiye ekonomisi üzerine bilmem ne kadar binlik kambur oluşturacak pamuk ipliğini biraz daha gerecek 157 insanın atanması gerçeğini hiç biri göremiyordu. Aynı tarihli ÖSYM atamalarıyla diğer kurumlara atanan kimseler beşinci maaşlarını alarak devlete nasıl da yük oluyorlardı zaar. İnsanları idare etmesi ne zordu Allah'ım! 

  Bakan baktı ki bu kör cahillerin laf anlayacağı yok, "Bari imzalayayım da iş benden çıksın, bana da yetti gari. Hem malum artık sonbaharın sarımsı günleri de geldi. Benim de kravatımı takma zamanımdır. Kasım aşk mevsimidir, hepsinin gönlünü alıveririm." deyiverdi Allah seni inandırsın. Bu garipleri, imzayı görünce bir heyecan sardı, hepsi birer birer evraklarını teslim ettiler ve beklemeye koyuldular. Aralarında atandığı için işini gücünü bırakıp ailesinin yanına gidenler vardı. Bazıları ise hemen evlenip barklanıp çoluk çocuğa kavuşmuştu. Böyle bir şey olabilir miydi? Bu ne aceleydi hemen. 

  Bir de utanmadan bakanlık görevlilerinin işlerini yapmalarını sürekli arayarak engellemeleri; en can sıkıntısı da oydu."Kaç ay oldu?" diye hesap sormaları yok muydu! Ahh,  kesivereceksin telefonun kablosunu bak ondan sonra rahatsız edebiliyorlar mıydı! Ama olmuyordu işte, devlet vatandaşına Beşparmak Dağları'nın baştan ve/veya sondan üçüncü parmağının hangisi olduğunu göstermesini isteyemezdi. Sonuçta bundan sonraki aşama prosedür ve bürokrasi idi. Bakan engelleyemezdi ki bu işlemlerin işleyişini. Neticede en fazla Ocak ayında herkes yerleşmiş olurdu, o da tahmini tabi. Aman canım onlar da o zamana kadar dinleniversinlerdi, bir daha  böyle fırsatı arasalar bulamazlardı. Hem insanların "İzne mi geldin?" ya da "Sizi almayacaklar galiba?" sorularına espirili bir dille gülüp geçivermek, nanik yaparak kedilerin kuyruklarına teneke kutular bağlamak eskilerde kalmış ne güzel âdetlerdi oysa ki. İnsanların hiç espiri anlayışı kalmamıştı bu devirde. Bak Türk aile yapısının sağlamlığı da böylece test edilmiş oluyordu. "Yavrucuğumdur." diyerek 25-26 yaşına gelmiş eşşek kadar herifleri anasının gözüne basıyordu aileleri. Bu tablo tam bir göz yaşartıcı etki yapıyordu.

   Gökten 157 elma düşmüştü, 157 avukatın başına ama hepsi kurtlu, taş gibiydi. İşe başlayamadan hevesleri kursaklarında kalmış, adaletin temsilciliğini üstlendikleri bu yolda en büyük adaletsizliklerden birine uğramış, siyasi sebeplerle haklarını dahi aramaktan çekinir olmuşlardı.  Cep delik, cepken delik kalakaldıkları bu yolda sağlıklı(!)  bir biçimde devletin hakkını savunmaya çalışacaklardı. İşteeeeee böyleydi bu hikaye de. Mutlu sonla henüz bitememişti, muratlarına erememişler, onlar da çıkamamışlardı  kerevetlerine. Varsınlar çıkanlar çıksınlardı.

* Dize Pir  Sultan Abdal'a aittir.

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Yaşar Ne Yaşar, Ne Yaşamaz?

demek ki bu trajikomik hikaye aynen oynamaya, hatta kapalı gişe sergilenmeye devam ediyor... acı çok acı :/

Ogaybende dedi ki...

en güzeli sabretmek zira elden başka bir şey gelmiyor

Adsız dedi ki...

hayırlısı olsun be kaytan'ım. emeklerin boşa gitmesin de. :/

ah bi deli olsam dedi ki...

@bigay: aynen öyle bigayciğim o bajsettiğini izlemedim ama sanırım bunla alakalı ve son yirmi yılda ülkede değişen pek bişey yok bürokrasiyi en dibine kadar hissettim ve bundan dolayı oldukça müteessirim:(

@evovlanı ve OGB: öyle ama işte sabır da bir noktaya kadar yahu elimden birşey gelmese de başka bişey:(