Burayı fazla kirletiyorum belki son zamanlarda.Belki de bundan üç beş yıl sonra okuduğumda neler düşünmüşüm, ne kadar ergence duygularım varmış, diye düşüneceğim.
Gay olmak zor iş. Hele ki bedenden ziyade kalbe önem veriyorsanız daha da zor. Bu kadar beden kirliliği olan bir ortamda temiz kalmak ne mümkün. Elbette benim de yanlışlarım, hatalarım olsa da bedenimi mümkün olduğunca hor kullanmamaya çalıştım ve Tanrı bir gün gelir de: "Nerede kullandın sana verdiğim emaneti?" derse diye hep düşündüm. Hep seveceğim ve sevileceğim, duygusal paylaşımda bulunabileceğim bir kişi aradım. Sadece bunu aradım, durmadan aradım. Beklentilerimi az tuttum. Hep bir umut devam ettim, biliyordum aramadan bulunamayacağını, bulanlarınsa hep arayanlar olmadığını.
Ama artık gücümü kaybettim. Yenildim. Yenilgiyi kabul ediyorum. Ben gay doğasına uygun bir insan değilim. Ne beklenen "gay" potansiyeline sahibim ne de düzcinselim. Bir anlamda şu Almanya'ya giden gurbetçiler var ya, he işte tam onlar gibiyim; orda Türk, burda Alamancı. Yersiz, yurtsuz.
Ama artık o kadar çok bunaldım ve yoruldum ki gay yaşantısından, sorunlu insanlarla uğraşmaktan. Kafa yapıma uygun olduğunu düşündüğüm insanlarla ya aramda mesafeler olmasından veya onların bana karşı artık klasikleşen ve beni beğenmedikleri-istemedikleri ve bunu beni kırmamak için direkt söylemeyi tercih etmedikleri "Sen iyi bir insansın, gerçekten seninle birlikte olmayı isterdim, ama biliyorsun işte durumları. Mesafeler var, seni kırmak istemiyorum." minvaldeki sözlerinden yoruldum. Onları aksine ikna etmeye çalışmaktan da...
Lisedeyken dönemimiz 90 kişiydi ve herkesi ismen, karakter olarak tanımasak da simaen tanıyorduk. Liseden bu yana hiç muhabbet etmediğimiz bir kız arkadaş vardı, sadece yüz olarak tanıdığım. Geçenlerde facebook üzerinden muhabbete başladık kendisi ile; gıda mühendisi olduğu için yeni bir fabrikadan ayrıldığını, henüz iş bulamadığını, benim de boş olmam dolayısı ile isterse bir çay içebileceğimizi filan konuştuk. Sonrasında sohbetimiz koyulaştı, çok kafa bir kız'dı. Sohbet, muhabbet koyulaştı. Müzik zevkimiz yüzde doksan dokuz oranında uyuyordu, diğer zevklerimiz de oldukça yakındı. Kafa, aile, sosyal yapılarımız inanılmaz yakın. Onun bana karşı yoğun bir ilgisi var, farkındayım. Bu zamana dek umursamadım, görmezden geldim. Ama bi şekilde artık bu oyuna son vermek istiyorum.Ve bu durumu sanırım değerlendireceğim. Daha fazla ilişkiye dair aklımda soru(n)lar kalmasını istemiyorum yoksa başka bir şeylere odaklanamıyorum.
Bunları söylediğim için takip eden bir çok gay arkadaşım tepki gösterebilir. Diyebilirler ki: "Hem onun yaşantısına hem kendi yaşantına yazık edeceksin." Ona sadık olduğum ve saygımızı yitirmediğimiz müddetçe sıkıntı olacağını sanmıyorum. Kendi açımdan ise şu an içinde bulunduğum ve gelecekte bulunacağım durumu şimdiden görebiliyorum. Pek iç açıcı bir görüntüsü olduğunu düşünmüyorum. Bok gibi bir yaşantım olduğunun farkındayım. Daha ne kadar dibe batabilirim ki, en dibi görmüşken. Bir erkeğe olduğu gibi ona karşı hisler besleyeceğimi sanmıyorum ama en azından belki bir kardeş gibi, belki en yakın bir arkadaş gibi, hayat arkadaşı gibi görebilirim. Aile adamına uygun bir yapım var zaten.
Günün birinde olur da yaşlanırsam ve evlenmemiş, gay ortamında kalmış olursam hala yalnız olmaktan çok korkuyorum. Yalnız ölmekten ödüm bokuma karışıyor. Zaten duygusal olan yapım yaşlandığımda daha da duygusallaşacağı için çok pişman olacağımı öngörüyorum. Yaş geldi nerdeyse otuza merdiven dayadı. Kaç senedir doğru kişiyi araya araya bir arpa boyu yol gidemedim. Hala aynı yerde mehteran adımları... Gidemedim işte!
Ve evet ben de pes ettim, havlu atıyorum. BIKTIM, YORULDUM gay olmaktan!