"...Bunun üzerine mücevhercinin oğlu genç çocuk, bana kibar sözlerle teşekkür etti, ben de onun ne denli zarafetle davrandığını ve onun bana karşı ve benim de ona karşı ne çok eğilim duyduğumuzu anladım; ve dostça konuşmaya, yüz konuğa bir yıl yetecek bolluktaki çeşitli leziz yiyeceklerden yemeye başladık. Yemeği bitirdikten sonra, yüreğimde bu çocuğun büyüsüyle ne çok hayranlık uyandığını fark ettim. Bunun üzerine uzandık ve tüm gece birlikte yattık. Sabahın yaklaşmasıyla uyandım ve yıkandım, genç çocuğa da içi kokulu suyla dolu bakır leğeni getirdim, o da yıkandı; ve ben yiyecek birşeyler hazırladım..."
Dikkat ettim son zamanlarda kadın bedenini ve cinselliğini öne çıkaran filmler, reklamlar, klipler yanında erkek bedenini de bolca serper oldular. Bir eşcinsel olarak bu durumdan elbetteki şikayetçi değilim. Amma velakin daha muhafazakar (ve dahi muhafazakarMIŞ gibi davranan kesim) bunu muhtemelen istemiyor, çekemiyor. Ve genelde de ilk söyledikleri şey: "Eskiden böyle değildi. Bu tür şeyler yoktu bizim kültürümüzde. Bunlar hep Amaarikanyanın oyunları. Televizyonlardan sonra oldu. Allah muhafaza, çocukları korumak lazım." deyip hemen kanal zaplanır. Zira kendileri de atadan görme heteroseksüeldirler zaten. Bu eğilimleri sonradan öğrenilme olduğu için de pamuk ipliğine bağlıdır. En ufak bir gerilmede kopabilir, düşman gö...pardon, başına!
Devam edelim:
"...genç çocuk büyük bir banyo yapmak, gusül abdesti almak istedi; büyük kazanda su kaynattım, odunu ateşledim; sonra da sıcak suyu büyük bir leğene boşalttım; suyu tatlı ve hoş bir hale sokmak için soğuk su ekledim; genç çocuk leğenin içine girdi; onu kendi ellerimle yıkadım, ovuşturdum, masaj yaptım ve kokular sürdüm;..."
"Uyandığı zaman birşeyler yemek istedi; en iri ve en güzellerinden bir karpuz seçtim. Onu bir tepsiye, tepsiyi de halı üzerine koydum ve çocuğun başı üzerindeki duvarda asılı büyük bıçağı almak için yatağın üzerine çıktım.Genç çocuk benimle eğlenmek için birdenbire ayağımı gıdıklamaya başladı; bu davranışından öyle huylandım ki istemeden üzerine düştüm ve elimde bulunan bıçak yüreğine saplandı, o anda ölüverdi..."*
Satırlardan anlaşılacağı üzere, hiç de iki hetero erkeğin yapacağı türden şeyler değil bunlar. Bildiğin oynaşmışlar yani. Ki bu masalların kaynağı da Hint-Çin-Arap-Türk kültürü karışımı diyebiliriz, zira masallar içinde de bolca Halife Harun Reşid'in adı geçmektedir.
Yukarıda alıntıladığımdan başka henüz okumadım ama okumayı istiyorum; Babür Şah tarafından bizzat kaleme alınan Babürname adlı eserde de Şahın erkek bir sevgilisinin olduğundan ve onda yerinin hep ayrı olduğundan bahsedildiğini bir tarih dergisinde okumuştum.
İşte böyle Sebastian! Demek ki neymiş? Eskiden bu gibi şeylerin yok olduğundan bahsedilemezmiş, bizim kültürümüzde bu gibi şeylerin varlığının tarihi hiç de yeni değilmiş. Aksine çok gerilere gidebilecek kadarmış. Toplumda daha normal(şu ankine nazaran) karşılanıp karşılanmadığı konusu şu an için bir yorum meselesidir. Belki bu konuda fikir sahibi olabilmek için o dönem halkın düşüncelerini okumak, sosyoloji bilmek gerekir. Ama varlığı konusunda allamei cihan olmak gerekmiyor. Bir masal kitabında dahi bunları bulmak mümkün. Bazı şeylerin görünmüyor oluşu toplumda var olmadığı anlamına gelmiyor. Ki görüldüğü üzere de kör gözüne parmak yani. Bu da böyle biline!
*Binbir Gece Masalları
Cilt 1/1 Syf 158-159
Yapı Kredi Yayınları